28 Ekim 2012 Pazar

GÖKTÜRK KAĞANLIĞI

  1. Göktürkler (Gök-Türk Kağanlığı)





    Göktürkler, 500′lü yıllarda Avarlar‘a bağlı olarak yaşayan ve bir kısmı Aşina önderliğinde Altaylar’ın güneyine göç eden birkaç Türk topluluğunun birleşmesinden meydana gelmiştir. Bu bilgi hem Çin kaynakları hem de Bozkurt Efsanesi gibi sözlü Türk kaynaklarınca desteklenmektedir.


    Bumın, 534 yılında başlarında bulunduğu Türk topluluğunu genişletip güçlendirmek için Tabgaç devletiyle ilişki kurmuş ve 542 yılında Çin‘e sefer düzenlemiştir. Bu sırada Bumın, Juan Juanlar olarak bilinen Avarlarlar’a karşı ayaklanan Tölisler’in isyanını bastırarak 50.000 kişiyi kendine bağlamıştır. Avar hükümdarı ile Bumın arasında çıkan bir anlaşmazlık nedeniyle, Göktürkler 552 yılında Avarlar’a karşı bağımsızlıklarını ilan etmişler ve bir bahar baskını ile Juan Juanlar’ı ortadan kaldırmışlardır.


    Bumın, Ötüken’de Göktürkler’in kağanı olduğunu duyurmuş; fakat aynı yıl vefat etmiştir. Bumın Kağan’dan sonra devletin doğusunu Bumın’ın oğlu Mukan; batısını ise kardeşi İstemi yönetmeye başlamıştır. Bu dönemde Göktürk devletinin en parlak devirleri yaşanmıştır. İstemi Yabgu önce Sasaniler’le, daha sonra da Bizans ile ittifak kurmak istemiştir. 572 yılında Mukan Kağan; 576 yılında ise İstemi Yabgu vefat etmiştir.


    Mukan Kağan’dan sonra Doğu Göktürk Kağanlığı’nın başına Tapar Kağan; İstemi Yabgu’dan sonra Batı Göktürk Kağanlığı’nın başına ise İstemi’nin oğlu Tardu geçmiştir. Doğu Göktürkleri Çinlilerle mücadele etmiş, bir süre onları vergiye bağlamışlardır. Fakat 630 yılında türlü Çin entrikaları yüzünden onlara yenilmiş ve Çin egemenliğinde yaşamaya başlamıştır. Batı Göktürkleri de Çin, Bizans ve Sassaniler’le mücadele etmiş ve 659 yılında Çin egemenliğine girmiştir.


    Çin egemenliğine önce giren Doğu Göktürk Kağanlığı’na bağlı Türkler, Çin tutsaklığında yaşamaya dayanamamışlardır. 639 yılında Kürşad adlı bir Türk kahramanı, yetiştirdiği 40 çeriyle birlikte Çin Sarayı’nı basmış ve yüzlerce Çinliyi öldürmüştür. Çin prensini yakalamaya çok yakınken, dışarıdan gelen Çin birliklerine daha fazla dayanamayıp sarayın ahırından aldıkları atlarla Vey Irmağı’na doğru kaçmaya çalışan Türk yiğitleri, çevrede devriye Çin birliklerini geçemeyerek uçmağa varmışlardır. Bu ihtilal hareketi, başarıya ulaşmadan sonuçlanmış; fakat Çin’de yaşayan binlerce tutsak TÜRK‘ün yüreğine bağımsızlık ülküsünü salmaya yetmiştir.


    682 yılında Kutluğ Kağan önderliğinde Ötüken‘e gelen ve burada yeniden il kurmaya çalışan Göktürkler‘den bir topluluk, zaman içinde güçlenmiş ve bağımsızlığını ilan etmiştir. İl’i derleyip topladığı için Kutluğ Kağan, İlteriş adını almıştır. İlteriş’in kağanlık döneminin sonlarına doğru, Çin’deki Batı Göktürkleri de bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır. İlteriş Kağan’dan sonra İkinci Göktürk Devleti’nin başına geçen Kapgan Kağan, Çin İmparatoriçesi’ne şart koşarak Çin’deki Türklerin iadesini sağlamış, Batı ve Doğu Kök Türklerini birleştirmiş; Uygur, Kırgız, Çik, Basmıl, Karluk gibi birçok Türk boyunu da kağanlığa bağlayarak “Türk birliğini” kurmuş; dört bir yana sayısız seferler düzenleyip ordular göndererek başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüştür.


    Kapgan Kağan’dan sonra yaşanan kısa bir geçiş döneminden sonra; Bilge Kağan ve Kül Tigin‘in devleti birlikte yönettikleri, 716 – 734 yıllarını kapsayan parlak bir dönem başlamıştır. Bilge Tonyukuk‘un vezir olduğu bu dönemde, Çin üzerinde mutlak egemenlik sağlanmış ve Çin’deki bütün Türkler getirilerek Türk birliği sağlamlaştırılmıştır. Orhun Yazıtları, İkinci Göktürk Devleti’nin bu döneminde dikilmiştir ve yazılı metinlerden takip edebildiğimiz Türk tarihinin ilk sayfaları, bu kutlu belgelerle günümüze kadar ulaşmıştır.


    Göktürkler’in Yaşam Biçimi


    Göktürk Hanlığı, çoğunluğu Türk, çeşitli boylardan oluşan bir birliktir. Göktürk hanlığı, oymak ve boyların Türk birliğinde toplanma evresidir. Orhun Yazıtları’nda Türk adı ilk kez etnik ad olmaktan çıkıp siyasal birliğin adı olur. Yazıtlarda Türk boyları olarak Oğuz, Kıpçak, Karluk, Kırgız, Tölös, Tarduş, Türgiş, Çık, Az, Kurıkan, Bayurkı, Tonra, Basmil adı geçer.


    Devletin örgütlenişi Hunlarınkine çok benzer. Merkeziyetçi bir devlet değildir. Boylardan oluşan illerin ayrı beyleri vardır. Boyların da beyleri bulunur. Beylik soydan gelir. Büyük ve etkin beyler özgürce hareket edebilirler. Çevre devlet ve aşiretlerle ilişkide bulunabilirler.


    Göktürk toplumunda sınıfların varlığı bellidir. Genellikle aristokrat düzen üzerinde tabakalaşma görülür. Toplumda “kara budun” (halk) ve “beyler” olmak üzere iki büyük katman vardır. Ülke yönetiminde bulunan beyler kendi aralarında birimlere ayrılır. Her bey kendine bağlı halkı koltuğuna alır. Yabgu, tekin, Şad, Tarkan, Buyruk, Çur gibi devlet örgütünde çeşitli unvanlar vardır. Kağan ailesinden olanlara Şad, Tekin; devletin büyük memurlarına Buyruk; halktan olup da soyluluk sanı verilenlere Tarkan denir. Yabgu ve Şad hakan yardımcısıdır. Tümünün üstünde kağan bulunur. Kağan her zaman değişen oymak ve il birliğinin başıdır. Kağan, bey ve oğullarının kulları, cariyeleri ve kara budunu vardır. Birliğe bağlı kimi boyların başı handır. Yenilerek devlete katılan halkların yönetimine hakan, ilteber adlı vali yollar.


    Halkın büyük bölümü göçebedir. Avcılık ve hayvancılıkla geçinirler. Göçebelikleri oraya buraya konan gelişi güzel bir göçerlik değildir. Her boyun, her oymağın yaylağı, kışlağı, otlağı ve sulağı bellidir. Günümüzde Kazak ve Moğollar arasında görülen post çadırlarda yaşarlar. Halkın küçük bölümü yerleşiktir. Bunlar tarımla uğraşırlar. Kentler bile vardır. Kentliler genellikle alışverişle yaşarlar. Kervan işletirler, madencilik yaparlar. Ana besin kaynakları et, süt gibi hayvansal ürünlerdir. Silah kullanma ve binicilikte ustadırlar. Boynuzdan yayları, keskin kılıçları, ıslık gibi ses çıkaran okları vardır. Vücutlarını süslü zırhlarla örterler. Kısrak sütünden yaptıkları kımız ile darı şarabı içerler.


    Çin kaynaklarında Göktürkler üzerine ilginç gözlemler vardır. Çeşitli kaynaklarda verilen bilgilere göre Göktürk halkı uzak kuzeyde Orhun ve Yenisey çevresinde yaşar. Sürülerini otlatarak oradan oraya göçer, keçe çadırlarda otururlar. Halk kahramanlık yaşamına bayılır. Gelenekleri eski Asyalı Hunların geleneklerine benzer. Taşkın güçlü erkeklere hayranlık duyarlar. Yakınlarından biri ölünce, garip biçimde yas tutarlar. Gözyaşları yüzlerinden fışkıran kanla birlikte aksın diye yüzlerini bıçakla çizerler. Soyluları toprağa gömerken, savaşta kaç adam öldürmüşse başına o kadar taş dikerler. Hanın otağı kendi dillerinde “Ötüken Yış” (Ötüken Ormanı) adı verilen yerdedir. O çevrede bir dağda bulunan mağara atalardan kalma ziyaret yeridir. İleri gelenler her yıl kağan başkanlığında o mağaraya gidip kurban adarlar.

GÜNEY HUN DEVLETİ

Güney Hun Devleti


Güney Hun Devleti(M.S. 48 - 216), Ho-han-ye yönetimindeki Doğu Hunlarının tekrar parçalanmasında Güney topraklarını idare eden devlettir.


Hunlar, M.Ö. 46 yılında Ho-han-ye Tanhu ve Çiçi Tanhu kardeşleri arasında Doğu Hunları ve Batı Hunları olmak üzere ikiye ayrıldı. Doğu Hunlarını Ho-han-ye, Batı Hunlarını Çiçi yönetti.


Ho-han-ye'nin ölümünden sonra Doğu Hunların da Panu (taht:M.S. 46-?) ve yeğeni Pi'nin taht kavgasına sahne oldu. M.S. 48 yılında Doğu Hunları, Güney Hunları ve Kuzey Hunları olarak ikiye ayrılmıştır. Pi Güney Hunlarını, Panu ise Kuzey Hunlarını yönetmiştir.


Çin egemenliği gölgesinde yönetilen bu imparatorluk Talas'ın doğusunda Çin'e kadar olan topraklara egemendi. Bu bölgeler Çin seddinin kuzeyinden kansu bölgesini oradan da gobi çöllerini kapsıyordu. Güney Hunları Çin hakimiyetini kabul etmişlerdir ve 216 yılına kadar hanedanlık sürmüştür.


Hunların mirasçıları önce Doğu Hunları, oradan da Güney Hunlarıdır. Ho-han-ye'nin soyu Pi ile devam etmiştir.


Çin'e yakın bölgede bulunan Güney Hunları Çin üstünlüğünü kabul ettiği hâlde, Baykal gölü ve çevresinde Kuzey Hunları bağımsız kalmayı tercih etmişti. Ancak Çinliler Güney Hunlarını kışkırtarak Kuzey Hunlarını yıprattılar. Sonuçta güneyden gelen Güney Hunlarının hücumlari ile kuzeyden gelen Türk kavimlerinden Tiele(Oğuz Türkleri)'nin akınları arasında sıkıştırılmıştı. Bu nedenle Pi çevresindeki kabileler Talas'ın batısına göç etmişti.
Çin, M.S. 216 yılında da Güney Hunlarını tamamen yok etti.


Fan Ye, "Hou Han" Kitabı, C.89, "Güney Hunları" 79

UYGUR KAĞANLIĞI

Ötüken Uygurları (Uygur Kağanlığı)



Ozmış (Wu-su-mi-shih)'ın Kağan olmasıyla 743 yılında Uygurlar, Basmıl ve Karluklar ile birleşip köktürklere karşı sefer düzenlerler ve Köktürk Kağanı'nın Katunu'nu esir alırlar. Yapılan saldırıda Köktürk Kağanı'nın ölmesi üzerine o zamana kadar Uygurların hakimiyetinde olan Basmılların lideri Shie-tieh-shih kendisini Kağan olarak ilan eder. Bölgede kurulan bu yeni Kağanlıkta Uygurlar sol (doğu), Karluklar sağ (batı) Yabguluğu teşkil etmişlerdir. Bunun üzerine Basmılların Kağanı'nı kabul etmeyen Uygurlar, Karlukların da yardımıyla Basmıl Kağanı'nı öldürürler ve Uygur Yabgusu, Kutluk Bilge Kül Kağan unvanını alır. Böylece Ötüken bölgesinde Uygur Kağanlığı kurulmuş olur.


Köktürklerin zayıflamasıyla ortaya çıkan iktidar mücadelesinde iktidarı ele geçiren Uygurlar da tıpkı Köktürkler gibi bir süre diğer akraba boylara hâkimiyetlerini kabul ettirme mücadelesi verirler. Yani tekrar boyları bir araya getirme, istikrarı sağlama, dışa ve içe karşı güçlü olma çabaları dikkati çeker.


Ötüken'de kurulan yeni yönetiminin ilk Kağanı Çin kaynaklarında Ku-tu-lu Pi-Chia Chüeh Ko-han olarak geçen "Kutluk Bilge Köl Kağan"dır. Tang İmparatoru tarafından kendisine "Feng-ı Wang" adı ve daha sonra da "Huai-jen" unvanı verilmiştir. Oğlu Moyun Çor (Mo-yen-ch'o) ile birlikte Uygur birliğini sağlayan Kutlug Bilge Köl Kağan döneminde Uygurların toprakları doğuda Szu-Wei, batıda Altın Dağları ve güneyde de Gobi çölüne kadar uzanır. Uygurlar, o zamanlar "Ordu Balık" denen ve Hunlardan beri bilinen, Kuzey İpek Yolu üzerindeki "Karabalgasun"u kendilerine başşehir olarak geçmişlerdir. Kısa ancak son derece başarılı bir dönemin ardından Kutlug Bilge Köl Kağan 747 yılında vefat etmiştir.


Kutluk Bilge Köl Kağan'ın ölümünden sonra yerine oğlu Moyun Çor tahta oturmuştur.


Sekiz Oğuzları, Dokuz Tatarları, Çikleri, Üç Karlukları, Basmılları ve Türgişleri Kağanlık içine almak ve yönetmek amacıyla çok ciddi mücadeleler veren Moyun Çor, Çin ile olan ilişkilere de dikkat etmiştir. Çin Tang hanedanı döneminde Talas savaşında (751) uğradığı mağlubiyet sonucunda karışmışve kendi problemleriyle meşgul olmak zorunda kalmıştır. Talas savaşının ardından çıkan karışıklığı fırsat olarak değerlendiren Ya-lao-şan / An Lu-shan (Far. parlayan, aydınlık), isyan çıkararak Çin'in başkentleri Lo-yang ve Ch'ang-an'ı ele geçirmiş ve bunun üzerine Çin, Uygurlardan yardım istemek zorunda kalmıştır. Duruma göre uygun bir politika geliştiren Moyun Çor, An Lu-shan isyanını (755-763) bastırmak üzere büyük oğlunu bir orduyla Çin'in yardımına göndermiş ve Uygurların bölgedeki ve Çin üzerindeki nüfuzunun artmasında önemli bir rol oynamıştır.


Moyun Çor'un 759'da ölmesiyle yerine Çin kaynaklarında İ-ti-chien veya Mou-yü şeklinde geçen ikinci oğlu, (Bugu / Bögü) "Tengri Kağan" unvanıyla tahta oturmuştur. Çin'e büyük önem veren ve babasının başlattığı politiklar çerçevesinde Çin'e yardıma devam eden Böğü Kağan, 762'de Shih-Ch'ao-i liderliğinde ortaya çıkan isyanı bastırmak üzere Çin'e gitmiştir. Böğü Kağan'ın Mani rahipleriyle / Moçaklar ile tanıştığı bu sefer, sonuçları itibarıyla Türk siyasi ve kültür tarihinde oldukça önemlidir. Zira, tanıştığı Mani rahiplerini yanına alarak başkente getiren ve bir fermanla Maniheizmi devlet dini ilan eden Böğü Kağan, yaptıklarıyla Uygur sarayındaki Soğd etkisini de arttırmıştır. Bu durumun ilk örneklerinden biri, Soğdların, Çin hükümdarı T'ai-ts'ung'un (762-779) ölümü üzerine yastan istifade ederek Böğü Kağan'ın Çin'i işgal etmesini istemeleridir. Soğdların bu isteğini kabul eden Böğü Kağan, yeğeni ve baş veziri Tun Baga'nın muhalefetiyle karşılaşmıştır. Kağanı ikna edemeyen baş vezir Tun Baga, Bögü Kağanı ve çevresindeki Soğdları öldürtmüş ve "Alp Kutlug Bilge Kağan" unvanıyla tahta geçmiştir. Uygurlarda Kağan ailesinin değişmesine neden olan bu olay, Soğd aleyhtarı, Çin yanlısı yeni bir dönemin de başlangıcı olmuştur.


789 yılında Tun Baga'nın ölümü üzerine yerine oğlu "Ay Tengri'de Kut Bulmuş Külüg Bilge Kagan" (To-lo-ssu) tahta oturmuş ve onun döneminde Beş Balık Tibetlilerden geri alınmıştır. Ay Tengri'de Kut Bulmuş Külüg Bilge Kagan'ın ölümüyle de yerine kardeşi geçmek istemişse de devlet adamları bu durumu kabul etmemiş ve Kağanın oğlu A-Ch'o / Feng-Ch'eng'i çok genç olmasına rağmen tahta oturtmuşlardır. Tahta oturduğunda devlet idaresini kontrol edemeyecek kadar küçük olan A-Ch'o, Tibet seferinden dönen vezir Hsieh Yü chia-ssu (İl Ögesi) desteği sayesinde Kağanlığını sürdürmüştür.

Döneminde Çinliler ile iyi ilişkiler kuran ve Tibet'e yönelik seferleri sürdüren Kağanın 795 yılında ölümünün ardından oğlu olmadığı için yerine Hsieh-t'ieh kabilesinden evlatlık olduğu anlaşılan "Ay Tengride Ülüg Bulmuş Alp Ulug Bilge Kağan" getirilmiştir. Çin kaynaklarında orduya hâkim ve Edizlerden olduğu belirtilen yeni Kağanın "Yaglakar" soyunun unvanını aldığına dair bilgiler bulunmaktadır. Döneminde Karluk isyanını bastıran, Tibetlileri bozguna uğratan ve Kırgızlara karşı önemli bir zafer kazanan yeni Kağan, bir taraftan içeride istikrarı sağlarken, diğer taraftan da kuzeyde Kırgızların elindeki zengin demir yataklarını ve İpek Yolu güzergâhı üzeribdeki Turfan bölgesini ele geçirmiştir. Tahtta kaldığı on yıllık dönemde devletin eski gücünü tekrar kazanmasını sağlayan Ay Tengride Ülüg Bulmuş Alp Ulug Bilge Kağan 805 yılında vefat etmiştir.


Ay Tengride Ülüg Bulmuş Alp Ulug Bilge Kağan'ın ölümünün ardından yerine "Tengride Bolmış Alp Külüg Bilge Kağan" tahta oturmuştur. Tahta geçtikten sonra Kuça'yı Tibetlilerden alan Ay Tengride Ülüg Bulmış Alp Ulug Bilge Kağan döneminde, Mani rahipleri ilk olarak Uygur elçileriyle Çin'e gitmiş ve ibadethaneler kurmuşlardır. 808 yılında Kağanın ölümü üzerine Çin İmparatoru başsağlığı dilemek ve "Ay Tengride Kut Bulmış Alp Bilge Kağan"ı tebrik etmek üzere elçiler göndermiştir.


Ay Tengride Kut Bulmış Alp Bilge Kağan döneminde de Tibetliler ile mücadele devam etmiştir. 813 yılında Uygur Kağanı bir elçilik heyeti göndererek bir Çinli prenses ile evlilik talebini Çin İmparatoru'na iletmiş, ancak teklifinin kabul edildiği sırada kendisi ölmüştür. Bu dönemde siyasî olarak güçlerinin zirvesine çıkan Uygurlar, Maniheizmin Çin'de yayılmasında etkili olmuşlardır. 821 yılının şubat ayında Ay Tengride Kut Bulmış Alp Bilge Kağan'ın ölmesi üzerine yerine Kün Tengride Ülüg Bulmış Alp Küçlüg Bilge Kağan tahta geçmiştir. Hsien-an prensesinin ölümünden sonra iyi akrabalık ilişkilerinin devamını sağlamak amacıyla Uygurlar pek çok kez Çinlilerden prenses istemelerine rağmen onların bu istekleri ancak 820 yılında kabul edilmiştir. Uzun süre bölgedeki dengelere ve Çin'in çıkarlarına göre hareket ederek prensesi göndermeyen İmparator Hsien-tsung bu teklifi kabul etmiş, ancak bu sırada da kendisi ölmüştür. Yeni Çin İmparatoru Mu-tsung ise kız kardeşini Uygur Kağanıyla evlendirmeyi kabul etmiş ve söz konusu evlilik 821 yılında büyük bir törenle gerçekleşmiştir. Bu evliliğin ardından Uygur sarayı karışmış, yönetim zayıflamaya başlamış ve olaylar Çin politikası çerçevesinde gelişmeye devam etmiştir. Çin ile ilişkilere önem veren Uygur Kağanı devletin mevcut durumunu korumaya çalışmışsa da 824 yılında ölmüştür. Kün Tengride Ülüg Bulmış Alp Küçlüğ Bilge Kağan ölünce yerine kardeşi Kasar Tegin, "Ay Tengride Kut Bulmış Bilge Kağan" unvanıyla tahta geçmiştir. Zayıf kişiliğiyle dikkat çeken Kasar Tegin (Hazar Kağan) döneminde Uygur Devlet'i Çin'in kontrolünde gerilemeye devam etmiş ve 832 yılında Hazar Kağan öldürülmüştür. Ay Tengride Kut Bulmış Bilge Kağan ölünce yerine "Ay Tengride Kut Bulmış Alp Külüg Bilge Kağan" unvanıyla He Tegin (Chang-hsin) tahta oturmuştur. Çinin lehine uyguladığı politikalar ve kişiliğinden dolayı Çin kaynaklarında övgüyle anılan Hu Tegin de 839 yılında uygur Nazırı Kürebir'in Şatolar ile başlattığı olaylar sırasında ölmüştür.


Hu Tegin'in ölümünün ardından Kürebir, Ho-sa Tegin'in Kağan olmasını sağlamış, ancak başkent dışında bulunan Uygur generallerinden Külüg Baga bu durumu kabul etmeyerek yüz bin kişilik Kırgız birliğiyle Uygurlara saldırmıştır. Bu olay sonucunda Kürebir ve Ho-sa Tegin öldürülmüş; Kağanlık otağı yakılmış ve Uygurların kontrolündeki boylar dağılmıştır. Böylece Uygurların yarı göçebe, yarı yerleşik imparatorluğu kurulduktan yaklaşık yüzyıl sonra yıkılmıştır. O dönemde yaşamış olan arap yazarı El Cahiz, Uygurların yıkılma nedenini Maniheizme bağlamı ve bu durumu "Tokuz Oguzlar Karluklardan sayı itibarıyla az olmalarına rağmen onlardan daha güçlüydüler fakat Mani dinini kabul ettikten sonra gerilemeye başladılar." şeklinde ifade etmiştir.


Yeni Tang tarihindeki bilgilere göre 839 yılında ortaya çıkan aşırı kar ve soğuklar (ET. yut / Mo. zud), ardından gelen salgın hastalıklar ve açlık Uygurların yıkılma sürecinde etkili olmuştur. Zira günümüzde de aynı coğrafyada kapalı ağıl kültürü olmadığı için, kışın aşırı soğukların olduğu dönemlerde hâlâ binlerce küçükbaş ve büyükbaş hayvan ölmektedir.


Dr. Osman Mert, Ötüken Uygur Dönemi Yazıtlarından; Tes-Tariat-Şine Us